- Kılıçdaroğlu’nun kazanacak Namzet olduğunu düşünüyorum. Adaylık için anne muhalefet başkanı olması hüviyetiyle bundan daha doğal, doğal ne olabilir ki. Geçmişte olduğu üzere ikinci Ekmeleddin hadisesinin yaşanmasını kimse beklemesin.
- Recep Tayyip Erdoğan bütün varlığını bu birlikteliği dağıtmak üzere kurmuş zira kelamı bitmiş. Biz; bu iktidara, usulsüzlüklere, yolsuzluklara, hukuksuzluklara karşı Kafi diyoruz. Sayın Erdoğan da AKP’ye Kafi diyor galiba.
- Geçiş sürecinde oy bağlamında bir Sıkıntı istikrarı oluşturulacak. İşin tabiatı bunu gerektirir. Ben siyasette şunu gördüm; söyleyecek kelamı olmak eşitliğin temelidir. fakat onun da ötesinde temsiliyetin gücünün her Vakit karşılığı olmalıdır ki sağlıklı bir süreç yürüyebilsin.
Demokrat Parti (DP) genel Lideri Gültekin Uysal, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– Sayın Davutoğlu’nun başkanların imza hakkı bulunmasına ait kelamlarını nasıl karşılıyorsunuz?
Tartışmanın bu türlü bir yerde olmasını Olumlu bulmam. Güya partiler bir ortaya gelmişler de makam mevki paylaşıyorlarmış üzere. Siyasette elbette sorumluluklar alırsınız. Siyasi iklimin çerçevesinde de bakınca cumhurbaşkanlığı rekabeti Fazla yüksek oktanlı. Ortak akıl derken, karşıda on parmağında on kara sürmek için fırsat kollayan bir kadro hatırlatmalar yaparak, güya adayın elini kolunu bağlayacak bir sistem kurulacak üzere bir propagandaya İmkan verecek telaffuzları yanlışsız bulmam. Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin yetkileri var. Karar verilirken, karar alma süreçleri var. Hem bürokratik hem de siyasi takımları olacak. Bugünkü koşullarda gerisine aldığı siyasi partilerle istişare etmek fikir, anlayış birlikteliği oluşturmak Fazla kıymetli. Adap açısından şimdi altılı masanın kamuoyuna açıklamadığı bir çerçeveyi ve propaganda stratejisi açısından bunları bu yerde konuşuluyor olmasını, niyetimizden öte zihinleri bulandırmaya vesile olacak bir fırsat verir telaşındayım.
– Sizin geçiş sürecindeki Yönetim biçimiyle ilgili bir teklifiniz Mevcut mı?
Elbette var. Zamanlama ile ilgili. Bizim savımız yalnızca iktidar değişimi değil. Cumhuriyet tarihi yazılırken bu 20 yıllık Devre fetret periyodu olarak kayda geçecektir. Devleti ele geçireceğiz diyerek kurumların nasıl yok edildiği, kuvvetler ayrılığının, ülkenin yerleşik siyasi ve eğitim alanında liyakattan öte kendilerine sadık olacak insanları atamaları… bütün bunları baştan aşağı dizayn edeceğimiz bir devir. 80 yıllık cumhuriyet, dönemi sabık muamelesine tutulmuş. 15 Temmuz FETÖ vuruş teşebbüsü yaşandı. Silahlı kuvvetler ne alemde bilmiyoruz. Mülki yönetimden adliyeye kurumların nasıl sarsıldığını bilmiyoruz. FETÖ ile gayret de dahil. Hata ortaklarından biri başkasını yargıladı. Türkiye o süreci de sağlıklı biçimde sorgulamalı. Türkiye’de sıkıntıyı ahbap çavuş bağlantısıyla, iktidara yakın olanların soruşturmaya tabi tutulmadığı olmayanların tutulduğu üzere kamuoyunda bir algı var. Bu örgütlenme devlete yerleştirilirken bugünkü iktidarın sayın Erdoğan başta olmak üzere hiç mi sorumluluğu yok. İlah millet affetsin diyerek bu sürecin içinden kimse çıkamaz. O açımdan cumhurbaşkanı bu türlü bir süreci yönetecek. Anayasa değişikliği için, kurumsal dönüşüm için TBMM’de nitelikli bir çoğunluğu çıkarmamız gerek.
– 30 Ocak’ta Kamu somut olarak ne öğrenecek, grubu kadroyu kim ne Amel yapacak bir açıklık getirilecek mi?
Kamuoyu daha Fazla şahıslar ve makamlar üzerinde duruyor. Ben onu şuna benzetiyorum; maçlar oynanırken lig periyodu Fazla İlgi çeker lakin transferler daha Fazla İlgi çeker.
– fakat maçlardan Evvel birinci 11’i bir Lahza Evvel öğrenmek isteriz…
Elbette. O noktada Namzet ve adayla Birlikte topyekün devleti yönetecek bir takım, paket programla milletin önüne çıkmak kıymetli. Türkiye ‘nin can yakıcı sıkıntıları var. Bugün seçim iktisadı uygulanıyor ve halının altına süpürülen bütçeyi, MB’nin rezervlerini, dataları TÜİK eliyle makyajlıyorsunuz fakat saç kesilip önüne döküldüğünde gerçeklerle karşı karşıya kalacağız. Unsurların yansıdığı fakat somut planın olduğu, muhakkak vakitlerde ne hedefleniyor üzere nokta atışı birçok işin de açıklandığı bir çerçeve ortaya koyacağız.
– isim beklemeyeceğiz yani…
Siyasetin bir tabi zamanlaması var. Tayyip Beyefendi bugünden kendince seçim takvimini ilan etti lakin resmi ilana kadar bile hatırı sayılır bir Vakit var.
– Altılı masada Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itirazı olmayan en net İsim olarak görülüyorsunuz. Kılıçdaroğlu’nun ‘kazanacak aday’ olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette düşünüyorum. Altılı masa ortak bir iradeyle, aday, takım, program ile gücümüzü alana yansıttığımızda Türkiye’nin geldiği nokta, bu iktidarın uyguladığı ve ismine keyfi rejim dediğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine dayanağın minimumlara düştüğü bir süreçteyiz. Bu süreçte işsizlik çift haneli duruma gelmiş, enflasyon gerçeğiyle vatandaşımız Çehre yüze. Toplumsal muhalefete düşen ve ona liderlik yapması gereken bizlere düşen, azamî seviyede bu itirazı sandığa taşımak. Elbette anne muhalefet önderi olması hüviyetiyle bundan daha alışılmış, doğal ne olabilir ki. Hakikat olan, bu süreci bir siyasi akılla, birikimle yönetecek icracı tezi olan bir isim. Geçmişte olduğu üzere yani ikinci Ekmeleddin hadisesinin yaşanmasını kimse beklemesin. Muhalefetin Fazla alternatifi olduğunu da düşünüyorum lakin bu adaylar içinde Kılıçdaroğlu en Güçlü olanlardandır.
– Davutoğlu ve Babacan için ‘sorumluluğu olmayan’ diyerek şerh koymuştunuz…
Sürecin bize Tanım ettiği ruhsal hudutlar var. 20 yıldır bu iktidara karşı ötekileştirilmiş, hukuksuzluklara muhatap olmuş, örselenmiş hatırı sayılır bir muhalif kitle var. Bunun azami seviyede sandığa yansımasını sağlayacak bir süreç idaresi gerçekleştirmek gerek. Bu enerjiyi düşürmemeli.
– Belediye liderlerinin adaylığına nasıl bakarsınız?
Erdoğan’ın İstanbul Belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına bir siyasi serüveni var. İstanbul belediye liderleri siyasette Güçlü bir figür olmuştur. Sayın İmamoğlu’na, hakkı gasp edilmiş bir şahıs olarak ikinci Kez seçilince elbette siyasi misyon yüklenir, bu alışılmıştır. Bu türlü bir beklenti, PR, kamuoyu bilinirliği Fazla çok Değerli lakin siyasette terazinin iki kefesi yok 80 Tane kefesi var. çok ileri bir şey söylemek istemem ancak aidiyetlerinin olduğu siyasi partileri o değerlendirmeleri yapar.
– Kemal beyin adaylığı için sayın Akşener’in ikna edilmesi mi gerekiyor?
Bu süreçte partiler kendi ortalarında muhakkak bir kıymetlendirme yapacak ve ortak akıl oluşturulacak. İsimler için bir kıymetlendirme yapmak istemem.
– Önderler görüşmesi kapsamında Akşener’den Evvel YETERLİ Parti heyeti geldi. Bu Sefer neden bu türlü oldu?
Erdoğan’ın seçim zilini çalmasından itibaren fiilen bu süreçler daha da sıklaşacaktır. Kamuoyu önünde olmasa da partilerin çalışma kümeleri buluşuyorlar. O noktada UYGUN Parti önümüzdeki toplantıya hazırlık yapıyor. 30 Ocak’ta da İzah olacağı için onlar gözden geçirildi, bir kıymetlendirme yapıldı.
– Bu görüşmelerde adaylık konuşulmaya başladın mı pekala?
Adaylıklarla ilgili değil. genel liderler yerinde konuşulacak problemler.
– DÜZGÜN Parti’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için koşul öne sürdüğü konuşuluyor. Hakikat mu, sizin bilginiz Mevcut mı?
Siyaset nihayet analizde bir Sıkıntı denklemidir fakat bu Cin birliktelikler aritmetik toplamdan ibaret de değildir. Bir kimyanın oluşmasıdır. O istikrarlar, o gerçek Güç denklemi süreç içinde kesinlikle korunmalıdır. Ben hiçbir önderin kendisini merkeze alarak kıymetlendirme yaptığı kanaatinde değilim. Tarihi bir eşikteyiz, Aka bir sorumluluğumuz var. Ya Türkiye tarihi yürüyüşüne kaldığı yerden devam edecek ya da bugün müsaade verildiği kadar hakka hukuka razı olacağımız keyfi rejim sürecek. Hepimiz o mesuliyet hissiyle devinim ediyoruz.
– Namzet ne Vakit açıklanacak?
Türkiye seçim psikolojisine Sayın Erdoğan’ın yaptığı İzah ile öngörülenden erken girdi. Bence artık adaylık da iç olmak üzere bu karar alma süreçleri daha erkene alınmalı diye düşünüyorum.
– Uzun müddettir kamuoyunda altılı masanın adayı konuşuluyor. Bu süreçte altılı masa yıprandı mı?
Karşıda bir propaganda makinası var. Onlar istiyor diye, onların istediği zamanlama ile bizler aktiflik yürütecek durumda değiliz. Yürütülmez de. ancak sabah akşam yayınlara bakın. Erdoğan bütün varlığını bu birlikteliği dağıtmak üzere kurmuş zira Laf bitmiş. Cumhur İttifakı’nın Türkiye’ye vereceği bir şey yok. Tabir yerindeyse şöyle propaganda yapıyor. ‘Ben berbatım fakat berbatın uygunu gibiyim’. 20 Yıl Türk milleti AKP’ye yetki Sıkıntı vermiş, yetmemiş mutlak Güç vermiş. O da yetmemiş, ‘Dilimizden dökülenler kanun haline gelsin’ istenmiş, onu da vermiş. Buna Karşın ‘yeter Laf milletindir’ demek… Kime karşı Kafi diyeceksiniz. Bu iktidara karşı, usulsüzlüklere, yolsuzluklara, hukuksuzluklara karşı. Biz bunlara Kafi diyoruz. Sayın Erdoğan kime Kafi diyor. O da AKP’ye Kafi diyor galiba.
– Ortak adayda uzlaşamama ihtimali görüyor musunuz?
Toplumun beklentisinin bizim kılavuzumuz olduğu kanaatindeyim. Toplumsal enerjiyi birinci çeşitte en düzgün noktaya çıkaracak formülü üretmemiz lazım. Bunun da en Kıymetli kaldıracı ortak aday. Bir evvelki seçimde her partinin adayı vardı. Ortada bir Deneme var.
– HDP’nin Namzet çıkarması altılı masayı nasıl etkileyecek?
Kimsenin oyu kimsenin cebinde değil. Türkiye’nin koca bir demokrasi sorunu var. HDP seçmeni de o noktada sağ duyuyla devinim edecektir. Kim ne yaparsa yapsın önümüzdeki süreçte muhalefetin Temel yürütücüsü altılı masa ile ortaya çıkmış iradedir.
– Masadaki birtakım partilerin Küme kuracak kadar vekil istediği konuşuluyor, yanlışsız mu?
Afaki kelamlar. Siyasetin bir gerçek düzlemi var. En temelde bütün siyasi partiler kendi varlıklarıyla gayret edecektir.
– Ortak listeyle seçime girme mecburiliği doğdu. Çalışmalar başladı mı?
Bir çalışma kümesi oluşturuldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarılı olmakla Bir arada TBMM’de en düzgün temsiliyeti nasıl sağlarız, iktidarın mühendisliğine karşı formül üretmek gerek.
– Sizin bir talebiniz Mevcut mı?
Her siyasi parti kendi hazırlığını yapıyor. Biz merkeze, makam mevki pazarlık koymadık.
– Siyasetin tabiatına muhalif değil mi bu?
Biz kendi gayretimize bakıyoruz. Bu süreçte en azami sonuç nasıl çıkartılır. En yeterli katkıyı nasıl yapabiliriz diye düşünüyoruz. cemiyet açlık yoksullukla karşı karşıyayken partilerin hiçbir işi kalmamış da bu problemlerin peşinde koşuyormuş üzere bir yere çekilmesini hakikat bulmuyorum.
– Gençlik ve Spor Bakanlığı için DP’nin ismi geçiyor…
Bugünün işi de tabanı de değil. Ne de bu türlü bir konuşma geçti.
– Altılı masada kamuoyunda söylendiği biçimiyle Anlatım etmem gerekirse ‘küçük parti ‘büyük parti’ ayrımı Mevcut mı?
Öyle bir sınıflandırmaya gerek yok. Kılıçdaroğlu başta olmak üzere bu türlü bir birlikteliğin tabanı bir günde oluşmadı. 16 Nisan referandumuyla birlikte 2018 seçimleri, 2019 Lokal seçimleri ve bugün. Demokratik düzlemde bu iktidara karşı hukuk dışına taşmış ve bunu kanıksatmaya çalışan bir iktidar periyodunda, bizim Temel sıkıntımız bu hukuksuzluklara karşı bir ortaya gelmek. Elbette Siyaset bir Sıkıntı denklemi fakat bu Sıkıntı denklemini de aşan bir kimyayı, bir manalı bütünü ortaya çıkartabilmek değerli. Ben karşılıklı bu yerde ilerlediğini görüyorum.
– Pekala seçimden sonra geçiş sürecinde oy bağlamında bir Sıkıntı istikrarı oluşturulacak mı?
Elbette, işin tabiatı bunu gerektirir.
– Laf edilen Adalet seçimden sonra olmayacak mı?
Ben siyasette de daima onu gördüm; söyleyecek kelamı olmak o eşitliğin temelidir. lakin onun da ötesinde temsiliyetin gücünün de her Vakit karşılığı olmalıdır ki sağlıklı bir süreç yürüyebilsin.
– CHP Küme Başkanvekili hür özel dediki ‘Soylu FETÖ’den ihraç edilen birinci sivildir’ ne dersiniz?
Sayın Soylu 2010 referandumuna DP olarak hayır dedik. Soylu bunun Tersine AKP, FETÖ, Türk sağından solundan kiraladıkları bütün ögelerle birlikte bir kampanya yürüttü. Soylu evet dedi. Kongrede kaybetmiş de olsa partinin genel başkanlığını yapmış Soylu ile ilgili bir disiplin süreci işletildi. FETÖ iltisakı Mevcut diye bir kıymetlendirme yapılmadı ancak o günün siyasi iklimi değerlendirdiğimizde Sayın Soylu’nun referandum sürecinde evet tercihi vardı ve o kampanyayı yürüttü.
– ‘Yerli ve ulusal şef’ kelamları İsmet İnönü’yü akıllara getirdi. Bazen kastettiniz?
Çok Aleni değil mi. Kendisine yerli ve ulusal diyen Sayın Erdoğan’ı. Bu noktada Bazen kastedebiliriz. Paylaşımımda; tartışmaya, sulandırılmaya bir yere çekilmeye müsayet bir şey yok. Bugün CHP ile Bir arada ortak bir irade koyuyoruz. Bugün şeflik rejimi nedir dense parti devletidir. Bu ölçümüz de yeni değil. 7 Ocak 1947. Parti genel başkanlığı ile devlet başkanlığının birebir bireyde bulunmaması. Bugün de itirazımız buna. Kendisine yerli ve ulusal diyen şefimiz Erdoğan’a karşı 14 Mayıs 2023’te Yine Kafi Laf milletindir diyeceğiz.
– O dönemki 14 Mayıs 1950 ile 14 Mayıs 2023 sizce birebir mı? Bu karşılaştırma size gerçek geliyor mu?
Aynı değil. çok partili hayata geçilmiş. 2023 Türkiyesinde bir parti devletini kurmakla, Biricik parti periyodu kurucu devir, onun kendine has koşulları var. Esasen bir geçiş süreci Mevcut elbette bugün ile kıyaslanamaz.
– Erdoğan’ın üçüncü Sefer adaylığı tartışılıyor. Sizin bakışınız nedir?
Anayasa Fazla açık. YSK iki Defa mazbata düzenlemiş. Erdoğan Meclis karar almadığı sürece Namzet olamaz. fakat gelinen noktada kanunları Erdoğan dışında herkesi ilgilendirir noktasına indirgediler. TBMM lideri bile makale yayımlıyor, eşitlik Bakanı İzah yapıyor. İki Devre kıstasını muhalefet koymadı. Süreksiz husus, ek husus yok. Hukuku eğip bükerek maddeleri uygulamaya çalışıyorlar. Erdoğan’ın adaylığı hukuksuzluğun doruğa çıktığı nokta olur. Biz DP ve altılı masa olarak anayasa ve hukuk ne diyorsa, itirazımızı hem YSK hem de kamuoyu önünde Anlatım etmeliyiz
– Başörtüsü teklifi kurulda. Sizin görüşünüz nedir?
İktidarın gollük pas olarak değerlendirdiği bir öge. Fiilen bu türlü bir yasak yok. Vatandaşımızın bu türlü bir gündemi yok. fakat Erdoğan’ın söyleyecek kelamı bittiği, bir vaadi kalmadığı, milletin önüne hukukta, demokraside, kalkınmada, eğitimde bir ufuk koyamadığı için hengameyi sosyakültürel alana çekmeye çalışıyor. Teklifte yanlış yorumlara da İmkan verecek ögeler var. Mecliste ne yapılacağına ait karşılıklı görüşeceğiz.
Yorum Yok